12 Tem 2011

B

:) Sözler yetersiz kalacak.

22 Nis 2011

bugün

Bugün, Paskalya tatilinde bahçe kapısı açık evde otururken:

13 Kas 2010

evvel zaman icinde

Neler oldu neler. Nasil baslayacagimi bilememekle yazmak istemek arasindaki ince cizgiye geri dondum. Bir yandan da tarihe not olsun diye yazacaklarima karsi saygisizlik etmek istemiyorum ortaligi sulandirarak. En iyisi zamansal sirayla baslamak. Haziran'da zorlu ve sancili ve biraz da ani bir toplanma, ev boyama, bosaltma, tasinma sureciyle dilini bildigimiz bir ulkeye tasindik. Dilini bildigimizden ve yeni tasindigimiz sehir kucuk ama guzel bir sehir (kasaba demek daha dogru hatta) oldugundan, cabucak alistik, cok sevdik burayi. Daha kuzeyde olmamiza ragmen buraya varisimiz yaza denk geldiginden guzel de oldu, buralarin biraz tadini cikarmamiza, daha cok begenmemize neden oldu. Sevgilim kocam en az birkac ay calismayip dinlenecekti plana gore ama geldigimiz haftaydi sanirim, tesadufen benim calistigim enstitude tam da onun bir onceki isinde yaptigina benzer bir is ilani gordum. Basvurdu, kisa listeye alindi, gorusme yapildi, ise alindi ve Agustos ayinin basinda ise basladi. Ev bulmamizsa bayaga daha uzun surdu. Neyse ki sonunda hem enstituye yakin, hem de sehir merkezine cok yakin bir ev bulduk ve nihayet Eylul basinda tasindik. Ev hem de gercekten ev; burada dairelerden daha cok mustakil ev var. Biz de 3 tarafi kapali minik bir bahcesi olan, iki katli bir ev tuttuk. Ev esyasiz oldugu icin ve gelirken zaten ikinci el almis ve neredeyse 7 yil oldugumuz mobilyalari getiremedigimiz icin yeni esyalar da aldik; gerci yarisi gene ikinci el. Guzel oldu, icimize sindi; eve benzedi. Onceki evimizdeki esyalari bizden onceki kiracidan satin aldigimiz icin pek bizim zevkimize gore degildi ve biraz da eskiydiler. Simdiki ikinci el esyalarimizin cogu yeni ya da bakimli. Hem de hepsini biz sectigimizden -tabii bir butce dahilinde- icimize sindi.
Bu arada, baska seyler de oldu. Neredeyse gelir gelmez, hamile oldugumu ogrendim**. Daha yeni niyetlenmistik, o yuzden pek sasirdik. Cok sevindik. Sonra bir takim sinyaller geldi bu hamileligin yolunda gitmeyebilecegine dair. Bir de benim troid bezim olmadigindan, dolayisiyla hipotroid hastasi oldugumdan, ekstra dikkat edilmesi gerekiyordu. Doktora ve ebeye soyledim ama cok dikkat edilmedi sanirim. Simdi detaylara girmek beni yoruyor, ama bilinmeyen ve sIk goruldugu icin arastirilmayan bir nedenle hamileligimin 10. haftasinda bebegin kalbinin atmadigini ve gelisiminin/hayatinin 8 hafta 3 gunlukken durdugunu ogrendik. Dusuk kendiliginden gerceklesmediginden ameliyat olmak yerine ilacla dusuk olayini baslatma yolunu sectik. Dusukler bilinen (yani test yapilmis, onaylanmis) hamileliklerin yaklasik %30'unda gorulen bir durum. Dolayisiyla ust uste 3 kere dusuk yasamadiginiz surece kimse arastirmiyor neden oldu diye. En muhtemel nedenlerden biri bebegin bir genetik bozuklugunun olmasi; yani bir nevi dogal secilim. Ben gerci troid hormonumdaki dususun (TSH'daki artisin; hamile kalmadan once 1.1 idi, 6. haftada 4.6'ya cikmisti) de neden olmus olabilecegini dusunuyorum ama buna dair ya da herhangi bir nedene dair bir bulgumuz yok. Dusukten sonra arastirma yaptigimda TSH seviyesi 2.5'un ustunde olan hipotroid hastasi hamilelerde TSH duzeyi 2.5 altindakilere gore iki kati fazla dusuge rastlandigina dair bilimsel (hakemli tip dergisinde yayinlanmis) bir makale okudum. Maalesef buradaki "normal" olarak alinan TSH ust siniri 5.5. Halbuki Almanya'da gittigim endokokrinoloji kliniginde TSH ust siniri 2.5 kabul ediliyordu; hamile ya da degil, kadin erkek herkes icin. Uzun lafin kisasi, bunun bir etkisi olmus olabilir, olmaya da bilir ve bilmemize imkan yok. Bundan sonra yapilacak sey ileride hamile kaldigimda TSH'i 2.5'un altinda tutmak. Doktorumla da konustum. Bunun icin de yine hakemli tip dergilerinde yayinlanan bir makaleye gore, hipotroid hastasi bir kadinin hamile kaldigini ogrenir ogrenmez levotroksinin dozunu %30 arttirmasi gerekiyor. Sonra da elbette 3-4 haftada bir testlerle takip edilmesi.
Bu birinci uzuntumuzdu. Ama en bastan beri dusuklerin oraninin ne kadar yuksek oldugunu ve genelde bir nevi dogal secilim oldugunu bildigimizden soka girmedik. Cok akli basinda ve iyi atlattik butun bu sureci beraberce bence.
Ama sonra, baska kotu haberler gelmege basladi. Agustos-Eylul aylari sanirim hayatimda en cok olum haberi aldigim aylar oldu. Buradan bir arkadasimin annesine kanser teshisi kondu ve iki hafta icinde vefat etti (medeniyet ulkesinin saglik sistemi istisnai durumlarda iyi calismiyor sanirim). Arada annesinin blogunu takip ettigim, yardim etmege calistigim Nehir gitti. Yazliktan, yakin bir cocukluk arkadasimin annesinin aniden kalp krizi gecirip oldugunu ogrendim. Ve en kotusu, benden bir yas kucuk kuzenimin intihar ettigini ogrendim. Bu yaziyi yazmamda beni en cok zorlayan bu oldu. Ve bu konuda ne hissettigim ya da ne dusundugumle ilgili yazip odagi kendime cekmek istemiyorum; cunku sonucta benim ne dusundugum ve ne hissetigimden bagimsiz, benim uzaktan kuzenim intihar etti. Ve butun veda laflari iclerinde bir hosluk barindirdigi icin buraya uygunsuz kaciyor. Gittin, bana da veda etmek kaldi Tolga.

Simdilik bu kadar bu konularda.

Ve yine de, butun kotu haberlere ragmen buraya tasindigimiz icin memnunuz. Daha guzel, daha rahat oldu bircok sey. Yarin aksam annem, babam ve kardesim geliyor bir haftaligina bize ziyarete, gezmege. Muzikale de gidicez hep beraber.
Hem daha da onemlisi, bugun bizim evliligimizin 10. yildonumu. En sevdigim sayi 6 yazmistim bir aralar, simdi 10 oldu bile. Ve bir dakika sonra da sevkilim kocamin dogum gunu!

**Bu konu ve sonrasinda yazdiklarim cok yakinimdakiler haric kimsenin bilmedigi seyler. Oyle de kalmasini isterim; dolayisiyla lutfen herkes kendine saklasin okuduklarini.